28 Ağustos 2015 Cuma

Küresel ekonominin en büyük aktörlerinden birisi olan çin'de son dönemde işler iyi gitmiyor. Geçtiğimiz yıldan beri büyüme ivmesi yavaşlamış bir ekonomi ve bu sarmaldan çıkarak büyümesini tekrar ilk etapta yüzde 9 seviyelerine yükseltmek isteyen bir yönetim var karşımızda. Uzun süredir de düşen ekonomik büyümeyi desteklemek amaçlı önlemler alındı. Kamu harcamalarının artırılması, altyapı yatırımlarının artırılması gibi etmenler aslına bakılacak olursa, ekonomide yapısal değişiklikler içeren önlemler değildi. Çünkü çin ekonomisi, bildiğimiz üzere devlet kontrolünün ağırlıkta olduğu bir ekonomi ve mevcut önlemler de aslında yenilikçi adımlar sunmuyordu. Ancak bu süre içinde de sürekli ek teşvik spekülasyonlarıyla yükselen borsa, kötü ekonomi ekseninde eninde sonunda balon korkuları oluşturmaya başladı ve bu süre içinde açığa satışlarda yaşanan büyük artışla beraber bir borsa çöküşü geldi. Çin borsadaki düşüşü biraz militarist önlemlerle durdurmaya çalıştı.

Ekonomideki zayıflıkla beraber PMI verilerinin düşük gelmesine alıştık. Bir başka önemli konu da dış ticaret fazlası veriliyor olmasına rağmen, ülkenin ihracatındaki zayıflık. Çin'de ihracat verileri büyük bir dengesizlik gösteriyor. Son açıklanan Temmuz ayı verisine göre de ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,3 daralmış. Büyüme endişelerinin sıklıkla gündemde yer işgal ettiği böyle bir dönemde, devalüasyonun Temel amacı da yuanı zayıflatarak ihracatı artırmak. Bu çözüm kısa vadede en etkin çözüm yolu gibi görünüyor, çünkü daha önce çift hanelerde bir büyüme trendi olan Çin'in, geçen yılı ve bu yılı kaybettiği düşünülürse, ekonomik büyümeyi kısa vadede yüzde 9'lara doğru desteklemek öncelikli hedef olarak görünüyor. Bu kapsamda da Çin'in başta değersiz yuan ile ihracat ve aynı zamanda son dönemde artmakta olan işçi maliyetlerini dengelemek istemesi durumu söz konusu. Çünkü Çin'de ekonominin büyümesiyle beraber yüksek maaş talebi artmaya başladı ve bu da şirketlerin Çin'deki üretimlerini, artan maliyetler nedeniyle başka ülkelere alması durumunu beraberinde getirebilir. Bunlar Çin'in rakipleri olan Asya ülkeleridir.

Asya'da güneydoğuda net ihracatçı olan ve ucuz maliyete üretim yapılan ülkeler, kuzeydoğuda da ileri Teknoloji ihracatçısı ülkeler Çin'in rakibi. Çin'in devalüasyon hamleleriyle ihracatını artırıyor olması ve ihracat fiyatlarının düşecek olması çevre ülkeleri bu kanaldan büyük sıkıntıya sokacaktır. Benzer hamleler, diğer Asya ülkelerinin merkez bankalarından da gelebilir. Vietnam, Kazakistan, Tayvan ve Güney Kore ve hatta Japonya bu ülkelerden birkaçı. Rekabeti artırmak için gevşek para politikası hamlelerinin veya devlet eliyle müdahalelerin birbiri ardına gelmesi, Asya kaynaklı bir stresin bütün dünyaya yayılmasına yol açabilir. Çin'in dünya ve bölge ekonomisi içindeki ağırlığı düşünüldüğü zaman, ticaret kanalı üzerinden etkilerini bütün dünyada hissetmek mümkün.

Açıkçası zayıf Çin ekonomisi emtia ve petrol talebini olumsuz etkilediğinden fiyatları baskılıyor ve bu durum özellikle Türkiye'nin cari açığı açısından olumlu bir görünüm yaratıyordu. Çin'in atağa kalkması Türkiye'nin lehine olmaz, çünkü Çin'in indiği fiyatlara Türkiye'nin hali hazırda düşük olan ihracat kar marjları nedeniyle inememesi durumu, birçok pazarın Çin'e kaptırılması durumunu ortaya çıkaracaktır. Dolayısıyla ihracatçıyı Çin kaynaklı zor günler bekliyor. Hali hazırda parite etkisi ve komşulardaki sorunlar ihracat kanallı olarak ekonomimize daraltıcı etki yapmakta. Türkiye'nin ise bu hamle karşısında yapabilecekleri, TL'de artık gevşetici hareket alanı kalmadığı için kısıtlı. Çünkü kur halen, iç politik belirsizlikler ve Fed unsuru nedeniyle çok yüksek.

Çin'in devlet eliyle yapmış olduğu devalüasyon hamleleri, kısa vadeli hedeflere ulaşmak için yetersiz. Yuanın yüzde 10 değersizleştirileceğine dair spekülasyonlar da yersiz değil. Çin Merkez Bankası, her ne kadar aksini iddia etse de, Çin'in rakiplerinin bu kur savaşı içine istemsiz olarak çekilmeleri ve peşi sıra panik hamleler yapmaları, Çin'in yuandaki değersizleştirmeyi daha da genişletmesi olasılığını da artıracaktır. Bu açıdan bakıldığında, dünya için asıl tehlike Çin'den geliyor diyebiliriz.

Yorumlar

Diğer Haberler

Aydın Plastik Ambalaj'ın konkordato talebi reddedildi!
Tekirdağ'da faaliyet gösteren Aydın Plastik Ambalaj Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin konkordato talebi reddedildi.
Doybalak Tarım'ın konkordato tasdik talebi kabul edildi! 
Aksaray, Eskil'de hırdavat, un, gübre, yem, hayvan vitaminleri ve bir çok ürün satışı yapan Doybalak Tarım'ın konkordato tasdik talebi kabul edildi.
İBB’den Pendik’te konut imarlı arsa! 
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul Pendik’te yer alan arsayı 10 milyon 25 bin 640 TL bedelle satışa çıkardı.
Yatırımcıların gözü faiz indiriminde! Faizlerin düşmesi konut piyasasını nasıl etkileyecek? 
Faiz indirimi beklentisi, gayrimenkul sektöründe de hareketlilik yaratmaya hazırlanıyor. Parcel Estates CEO’su Özden Çimen, faiz oranlarındaki olası düşüşün konut piyasasında yaratacağı etkileri değerlendirdi.
Şerefiye hesabı nedir? 
Şerefiye hesabı, özellikle büyük konut projelerinde ve toplu yaşam alanlarında öne çıkar. Proje geliştiricileri, satışa sunulan dairelerin fiyatlarını belirlerken, her bir dairenin konumunu ve avantajlarını dikkate alarak şerefiye bedelini hesaplar.